Kayıtlar

Venezuela sanki bir korku tünelinin ucu.

Resim
 Eskiden güzellik yarışmalarında adını duyduğumuz Venezuela birden Türkiye gündemine oturdu. Bu Venezuela olayını savunan varsa ben onunla oturup artık iki çift laf etmem, edemem. Herkes şapkasını önüne alsın ve Türkiye'nin geldiği noktaya baksın. Geçmişte nasıl yapılan hataların bedeli ödendiyse bugün de bedel ödenmelidir. Türkiye'de kendi aydın diyenler Türkiye'yi türban ile bu kadar oyalamasalardı, Türkiye bugün bambaşka bir ülke olabilirdi. Ancak geldiğimiz nokta, sorgulanamaz ve yalan dolu bir ortama evrildi. Buradan çıkışımız nedir nasıl olur bilemiyorum. Ben zaten kişisel olarak siyasetten soğudum. 

Burak sanki soyadının hakkını veriyor.

 Burak Yılmaz önderliğinde Lille şampiyon oldu. Bir Türk futbolcusunun ulaştığı zirvedir Burak Yılmaz. Hataları  olmuştur çoğu kesim tarafından sevilmemiştir, ama başarısı gerçekten muazzam. 4 büyük takımda forma giydikten sonra Psg'nin olduğu bir ligi sallaması muhteşem, gerçekten çok büyük iş. 

Adalete sadece karşı tarafı mağlup edebileceğimiz zamanlarda sığınıyoruz.

Resim
  Ülkenin geldiği duruma bakıp üzülmemek elde değil. Daha öncesi ne kadar iyiydi ne kadar kötüydü tartışılır, ama bir kötüye gidiş olduğu çok bariz. Acı olan bariz görünen ilişkilerin inkar edilmesi, dün tehdit edenlere sesini çıkarmayanların bugün kendileri tehdit edildiğinde ses çıkarmaları oldukça manidar. Hele de hala güvenirlilik arıyor olmaları da çok ilginç. Gözümüzün içine baka baka da yalan söylemeleri daha ilginç. Ne desek boş, çünkü hala bir adalet sağlama gücümüz yok, çünkü bir adalet arayışımızda yok. Sadece karşı mağlup edebileceğimiz anlarda sığındımız bir adalet anlayışımız var. 

Kendime gereksiz kalabalıklar oluşturdum.

 İnsanlar ne kadar çok yapmacık ve iki yüzlü hareket etmek zorunda kalıyor, hayatın saçma sapan kuralları insanları buna zorluyor bazen, bazense insanların kendileri. Bazen kızıyorum kendime, kendime yük olacak kalabalıklar oluşturdum diye, kalabalık olmamalıydı etrafım, bende düzene yenildim galiba. Bir yolunu bulup kalabalıklarımı azaltabilsem iyi olurdu. Ancak yol bulma konusunda iyi değilim.  Pısırıklığım artıyor, her başarısız iletişim, her bir kendini beğenmiş ile muhattap olmak beni daha da pısırık hale getiriyor.  İnsanlar görevlerini bir başkasının yapmasına aldırmıyor bile, hele de devlet de çalışanlarda. bu daha da belirgin. Hiç ücret ödemediğimizi sandığımız yerler bize o kadar pahalıya mal oluyor ki, anlamak mümkün değil. Hem ödediğimiz vergilerin hesabını soramıyoruz hem de vergi verdiğimiz halde yararlanmadığımız hizmeti özel alınca daha da fazla para ödüyoruz. 

Sivyus nerede?

 Sivyus'u ararsanız burada. Birbirimize aşırı şekilde düşmanız. Öyle düşmanız ki diğerini aşağı çekmek için yapmayacağımız pislik yok. İnsanları süistimal edenler çok, korkularını, heveslerini, dünyalarını yıkan insanlar var. Sivyus burada ama artık. 

Taraf olmayıp bertaraf olan mazlumlar var.

Bir önceki blogumu bir karikatürstün dava açması sonucu gözümü kırpmadan heba ettim. Biz yazıp da para kazanmayı dert eden adamlar değiliz, biz yazmayı dert eden adamlarız.Ufak tefek beklentiler uğruna kendimizi heba etmemek içim direniyoruz. Bugün gelinen noktada gerçek manada mazlumların işi zor ve inanır mısınız mazlumların en büyük destekçisi yine de sosyal medya. Bugün vatandaş sosyal medya sayesinde kendi hakkını daha da kolay arayabiliyor.  Bugün Türkiye'de mazlum sahipsizdir, hangi mazlum sahipsizdir elbette ki otoriteyle ters düşen ve onun tarafından hırpalanan mazlum. Devletin hala hastahaneleri, okulları ve yardımları var  ama otoriteyle savaşa girmeyenler için, otorite tarafından haksızlığa ses çıkarmayanlar için. Bugün Filistin'e mazlum diyerek ses çıkaran niceleri, sırf kendilerinden değil diye otorite tarafından baskılanmış mazlumlara ses çıkarmıyorlar.